Güncel Haberler

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Duran, TRT World Forum 2025’te konuştu: – GENEL

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, ekrandaki bir mesajın artık sahadaki bir silah kadar güçlü ve tehlikeli olabileceğini belirterek, şunları söyledi: “Bazı ülkelerin dezenformasyonu algıları şekillendirmek, gerçekleri gizlemek için nasıl kullandığını hepimiz gördük.Zaman zaman Gazze’de açlıktan ölmek üzere olan çocukların resimlerinin uydurulduğunu bile inkar ettiler. “Hakikati öldürmek, katliamları, soykırımları, işgalleri, yıkımları normalleştirmek, meşrulaştırmak demektir” dedi. Duran, “Küresel Yeniden Yapılanma: Eski Düzenden Yeni Gerçeklere” temasıyla dünyanın dört bir yanından lider ve uzmanları İstanbul’da bir araya getiren TRT World Forum 2025’in “Cephede Gazetecilik: Savaş Alanı Tehlikelerinden Algoritmik Baskıya” başlıklı oturumunda konuştu. Oturumda savaş gazeteciliğinin sahadaki zorluklara cesurca göğüs geren ve gerçek olan zorlukları tartışılacak. Savaş için canlarını tehlikeye atan muhabirlerin hikayelerini dinleyeceklerini söyleyen Duran, “Savaş gazeteciliğinin mevcut ve gelişen zorlukları hiç bu kadar önemli olmamıştı. Savaş muhabirlerinin mücadelelerinin bu uluslararası forumda tartışılmasını istedik. Onların deneyimlerinden alçakgönüllülükle ders almalı ve onlardan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu unutmamalıyız” dedi.Cephenin izlerini ve anılarını taşıyan cesur muhabirlerden haber almayı sabırsızlıkla beklediğini kaydeden Burhanettin Duran, şöyle devam etti:“Savaş gazeteciliği günümüzde kamusal iletişimin temel direklerinden biridir. Gerçekleri belgeliyor, bağlam sağlıyor ve şiddet gibi zor anlar gerçeği gizlediğinde neler olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Geleneksel çatışmaların geri döndüğü, giderek daha öngörülemez ve tehlikeli bir zamanda yaşıyoruz. İki dünya savaşı sonrasında kurulan uluslararası düzen artık çöküyor. Bu, çatışma bölgelerinden haber yapan meslektaşlarımız için özellikle tehlikeli bir ortam. En etkili ülkelerden bazıları artık “barış aralığının” Savunma bütçelerini ve tehditlerini büyük bir savaş olasılığına göre uyarlamak bitti.” “Algılarını gözden geçirmeye başladılar.” Duran, 10 yıl önce uzaylılar ve süper kahramanlar gibi kurgusal temalara odaklanan film yapımcılarının geleneksel savaş gerçekliğini tekrar gündeme getirmek zorunda kaldıklarına dikkat çekerek, hangi tarafta olursanız olun savaşın kaçınılmaz olarak trajediyi beraberinde getirdiğini söyledi. Gazze, Ukrayna, Keşmir, Suriye ve Sudan’ın yakın geçmişte çatışmaların en acımasız yönünü yaşayan bölgelerden sadece birkaçı olduğunu vurgulayan Duran, küresel etkileri olan krizlere anlamlı çözümler bulmanın insanlığın refahı açısından çok önemli olduğunu kaydetti.– “Türkiye dünyanın birçok yerindeki çatışmaların çözümünde önemli rol oynadı”Duran, modern teknolojinin yıkıcı gücünün, kazananların bile asla kazanamayacağı, yıkımın, kayıpların ve travmaların nesiller boyu devam ettiği anlamına geldiğini belirterek, şöyle konuştu: “Bölgesel ve küresel sorunların çözümü için elinden geleni yapan, barış için tüm sorumluluğu üstlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini hatırlatayım: “Dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse bir sorunu görmezden gelemez, çözümüne katkıda bulunmaktan kaçınamaz, katkısını erteleyemez. İnsanlığın ortak geleceğinden herkes sorumludur.” Bu anlayışla bölgesel ve küresel konularda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmek için samimi bir çaba harcıyoruz.’ Bu açıdan bakıldığında Türkiye bugüne kadar dünyanın birçok yerindeki çatışmaların çözümünde önemli bir rol oynadı.” Savaşta ilk kaybın gerçekler olduğunu vurgulayan Duran, tarih boyunca savaşlara propaganda, karşı propaganda ve haber manipülasyonunun eşlik ettiğini ancak günümüzün karma savaşlarının bunun çok ötesine geçtiğini söyledi.“Hakikat hedef haline gelince, doğruyu söyleyenler de hedef haline gelir.”Gerçeklerin odak noktası haline geldiğini söyleyen Burhanettin Duran, şöyle konuştu: “Ekrandaki bir mesaj artık sahadaki bir silah kadar güçlü ve tehlikeli olabiliyor. Bazı ülkelerin dezenformasyonu algıları şekillendirmek, gerçekleri gizlemek için nasıl kullandığını hepimiz gördük. Hatta bazen Gazze’de açlıktan ölen çocukların görüntülerinin uydurulduğunu bile inkar ettiler. Gerçeği öldürmek, katliamları, soykırımı, işgalleri, yıkımları normalleştirmek, meşrulaştırmak demektir.” Savaş muhabirlerinin zulmü ve cesareti, baskı ve direnişi, çaresizlik ve kaybı belgelediklerini, sistemsel meşruiyetin ortadan kalktığı bir dünyada küresel bilinç ve adalet duygusunun önemli destekçileri olduklarını vurgulayan Duran, savaş muhabirinin araçları olan kamera, kalem, basın yeleği ve kaskın cesaret ve adanmışlığı temsil ettiğini ancak bunların artık güvenliği garanti etmediğini kaydetti. Duran, Gazze’deki Filistinli gazetecinin basın yeleğini çıkararak canlı yayında şunları söylediğini söyledi: “Bunlar bizi korumuyor.” Recalling his words, he said: “Unfortunately, this was not an exaggeration. Unfortunately, during the two-year genocide, more than 250 journalists were deliberately targeted and killed by the bloody Israeli government. When the truth becomes a target, those who tell the truth also become a target. We have already seen this in Rwanda, Bosnia and other conflicts.” Bu soykırımların gerçekliğini dünyanın görmesini sağlayanın ve anlatımlarının daha sonra uluslararası mahkemelerde önemli delil olarak kullanıldığını söyleyen savaş muhabirleri olduğunu söyleyen Duran, gerçeği aramak için canlarını feda eden gazetecileri anarak, Gazze’de yaşananları aktarmaya devam eden ve zorlu koşullara rağmen halkın bilgi edinme hakkını savunan gazetecilere teşekkür etti.– “Dijital çağda gerçekler kurşunlarla değil, algoritmalarla gömülebilir”İletişim Başkanı Duran, savaş muhabirlerinin tanık oldukları soykırıma dünyanın dikkatini çekmeyi başardığını, uluslararası toplumun Gazze’nin onurlu direnişini ve meşru davasını geç de olsa tanıdığını, hatta birçok ülkenin bu davaya destek vermeye başladığını söyledi. Bu canlanmanın, gazetecilere yönelik kasıtlı saldırılara ve küresel dijital sansüre rağmen gerçekleştiğini belirten Duran, şöyle konuştu: “Filistinli gazeteci Saleh Aljafarawi’nin onurlu örneğini hepiniz biliyorsunuz. Milyonlarca takipçisi olan sosyal medya hesabı, ölümünden hemen sonra kapatıldı. Şehit.” Gazetecinin tek suçu sosyal medya hesabında İsrail’in savaş suçlarını ifşa etmekti. Hayatını feda etti ve zalimleri tarafından susturuldu, ancak hikayesini susturmak gerçeği susturmaya yönelik bir girişimdi. Bu da bizi “algoritmik baskı” dediğimiz yeni ve tehlikeli bir sansür biçimine getiriyor. Medya kuruluşlarının geleneksel medyada oluşturdukları bilgi hiyerarşilerini dijital alanda yeniden kurmaya çalışarak anlatı üzerindeki hakimiyetlerini sürdürmeye çalıştıklarını söyledi. Dilin algıyı şekillendirmek için nasıl kullanıldığını herkesin gördüğünü belirten Duran, şöyle konuştu: “İsrail saldırdığında buna meşru müdafaa denir. Filistinliler işgale direndiğinde buna terör denir. Hapsedilen ve işkence gören Filistinlilere mahkum denirken, çatışmada tutulan İsraillilere rehine denir. Filistinliler öldürüldüğünde haberlerde onların öldüğü yazıyor. İsrailliler öldüğünde haberlerde öldürüldüğü yazıyor.” “Bu kelime seçimleri tesadüfi değil; bir tarafa sempati yaratırken diğer tarafı insanlıktan çıkarıyor.” Kasıtlı manipülasyonlara ancak dijital diktatörlük olarak tanımlanabilecek bir durumun eşlik ettiğini belirten Duran, dijital ortamlarda gerçeği yansıtan haber, fotoğraf veya videoların gölgede bırakıldığını, hatta tamamen bastırıldığını vurguladı. Savaş muhabirinin artık yalnızca sahadaki fiziksel tehdit ve tehlikelerle değil, “algoritmik bastırma” olarak adlandırılan yeni bir sansür biçimiyle de uğraşması gerektiğini savunan Duran, sonuçları doğrudan ve dolaylı olarak toplumları şekillendiren, hatta siyasetçileri bile etkileyen görünmez bir cephe olan yeni bir asimetrik bilgi savaşına tanık olduğumuzu söyledi. dedi.– “‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonu, iletişim alanında hakikate, adalete ve insani değerlere dayalı bir medya düzenini teşvik etmektedir”Duran, özellikle yapay zeka alanında teknolojik ilerlemenin eşi benzeri görülmemiş bir hızla ilerlediği bir dönemde, yalan haberlerle, dezenformasyonla ve algoritmik baskılarla mücadelede birlik olmanın gerekliliğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Bazı sosyal medya platformlarının, soykırımcı devletlerin ve teknoloji şirketlerinin oluşturduğu yeni askeri-bilgi kompleksi karşısında her aktöre önemli bir sorumluluk düşüyor. İletişim Başkanlığı olarak algoritmik adaletin sağlanması için gerçek bir altyapı oluşturmak için çalışıyoruz. Türkiye, gerçeği korumaya ve sahtekarlığa karşı toplumsal direnişi güçlendirmeye kararlıdır. Medya okuryazarlığı yoluyla haber.” ve kamuoyunu bilinçlendirme mücadelesinin ön saflarında yer alacağız. Daha adil ve gerçekçi bir medya dünyasının ancak dürüstlüğe ve insanlığa adanmış iletişimciler tarafından inşa edilebileceğine inanıyorum. Tartıştığımız koşullar, dijital alan da dahil olmak üzere küresel medya düzenindeki aşırı adaletsizlikleri yeniden düşünmemizi gerektiriyor. İletişim Başkanlığı olarak adil, bilinçli ve çoğulcu bir medya sisteminin oluşturulmasını zorunluluk olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın önerdiği “Türkiye Yüzyılı” vizyonu, iletişim alanında hakikate, adalete ve insani değerlere dayanmaktadır. “Küresel bir medya düzenini teşvik ediyor. Bu vizyon doğrultusunda tüm kurumlarımızda her türlü çabayı gösteriyoruz. Ayrıca etik ve ahlaki ilkeleri benimseyen her gazeteciyi bu çabanın değerli bir ortağı olarak görüyoruz.”
AA

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu